› 
 › 
haberturk 30.09.2009

Filmlerden unutulmaz öpüşme sahneleri

İşte sinema tarihinin en ateşli, en seksi, en tutkulu, en şehvet dolu öpüşme sahneleri…

Öpüşmenin tarihi çok eski… Uyuyan Güzel’i 100 yıllık uykusundan uyandıran öpücükler… Rodin’in çıplak bir çifti öpüşürken gösteren 100 küsur yıllık heykeli… Britney Spears ile Madonna’nın MTV ödül töreninde öpüşmesi… Sinema tarihinden ateşli öpüşme sahneleri pudra.com'da!




Sen aslında beni arzuluyorsun (Örümcek Adam)
Bir süper kahramana, Örümcek Adam’a dönüşen silik Peter Parker, Kirsten Dunst’ın canlandırdığı okul arkadaşına deli gibi aşıktır. Gelin görün ki kızın aşık olduğu kişi bir başkası, hem de Örümcek Adam’ın ta kendisidir. E, aynı kişi değil mi bu ikisi? Hayır, tabii ki. Zira Peter Parker aslında Örümcek Adam olduğunu herkesten gizlemek zorundadır. Dunst’ın nihayet Örümcek Adam’ın maskesini azıcık indirip onu öptüğü sahne bu yüzden müthiştir. Düşünsenize; aşık olduğunuz kadın sizi öpüyor, ama bunu yaparken sizi başkası sanıyor…

Bir öpücük öldürebilir (Batman Dönüyor)
Batman, yani gerçek adıyla Bruce Wayn Selina Kyle adlı bir kadına aşık. Ama onun aynı zamanda Kedi Kadın olduğunu anlamıyor. Selina da pek hoşlandığı Bruce’un aslında Batman olduğundan habersiz. Geceleri dövüşüp gündüzleri aşık oluyor, sevdikleri kişinin aslında 1 numaralı düşmanları olduğunu bilmiyorlar. Bir sahnede bir yandan sevişip, öteki kimlikleriyle birbirlerine armağan ettikleri yara izlerini saklamaya çalışırken Selina, Batman’den duyduğu bir şeyi söylüyor: “Ökseotu tehlikelidir, eğer yersen…” Bruce ise Kedi Kadın’dan duyduğu şeyi söyleyerek tamamlıyor onu: “Bir öpücük seni öldürebilir, öldürmeye kararlıysan…” Yani aşıklar acı hakikati öpüşürken öğrenmiş oluyorlar.



İki kadının dudaklar (Mulholland Çıkmazı)
Tuhaf yönetmen David Lynch’in yönettiği filmde sarışın ve çekingen Naomi Watts’ın hayatı, esmer ve cazibeli Laura Harring’le tanışınca büyünüyle değişecektir. Aynı otel odasında kaldıkları bir gece, biri dişlerini fırçalarken öteki ona yaklaşır ve… sinema tarihinin en cüretkar öpüşmelerinden biri başlar. İki kadın uzun uzun ve tutkuyla birbirlerini öperken, sarışın ile esmerin, aydınlık ile karanlığın, alelada olan ile esrarengiz olanın, iyi ile kötünün arasındaki sınırlar kalkar. Rita Hayworth’la Doris Day’in öpüşmesi kadar şaşırtıcı…

Sert erkeklerin aşkı (Brokeback Dağı)
Jake Gyllenhaal ve rahmetli Heath Ledger, John Wayne filmlerinden epey farklı bir Vahşi Batı macerası yaşıyor, dağ başında geçen uzun gecelerde birbirine aşık oluyorlar. Film öyle ikna edici ki, aralarındaki aşkın Uğultulu Tepeler’deki kadar gerçek ve tutkulu olduğuna seyirci olarak bir an bile itiraz etmiyoruz. İki erkeğin kelimeler yerine bedenleriyle konuşarak aralarındaki aşkın imkansızlığını öpüşerek dile getirmeleri gözlerimizi yaşartıyor.



En uzun öpüşme ama sadece üç saniye (Notorious)
Alfred Hitchcock’un şahsen en sevdiğim filmi olan Notorious, sinema tarihinin en uzun süren öpüşmesinin olduğu film aynı zamanda. O tarihlerde sansür kurulu, filmlerdeki öpüşme sahnelerinin üç saniyeyi aşmaması gerektiği kararına varmıştı. Fakat Hitchcock, öpüşme sagnesini öyle kurnazca çekti ki, aşıkların dudakları birbirine üç saniyeden fazla değmiyor ama öpüşme uzuyor da uzuyordu. Öpüşmenin dudak teması olmadan da tahrik edebileceğinin kanıtı oldu bu. Üstelik dakikalarca sürmesine rağmen, üç saniye kuralı çiğnenmemişti. Ingrid Bergman’la Cary Grant birbirlerinin soluklarını içlerine çekiyor, adeta birbirlerinin dudaklarına konuşuyor, arada üçer saniye için öpüşüp ayrılıyor, sonra devam ediyordu. Ve her şey çok ama çok seksiydi…

Kimse beni senin gibi öpmedi (İnsanlar Yaşadıkça)
8 Oscar’lı bu başyapıtın en ünlü sahnesinde Burt Lancaster ile Deborah Kerr, kumsalda, dalgalar arasında uzun uzun sevişiyorlar. Ayağa kalkmaya çalışan Kerr, sendeleyerek battaniyenin üzerine yığılıyor. Ve Lancaster’e şöyle fısıldıyor: “Kimse beni senin öptüğün gibi öpmedi.” Adam kıskançlıkla susturuyor onu: “Bugüne kadar seni öpen hiç kimse mi? Yaklaşık kaç kişi?” Kadın gülümsüyor: “Hmmm, hesap makinen var mı?”




Elde edemiyorsan, yarat (Vertigo)
Dedektif James Stewart, Madeleine’e; bir düşü andıran, Mona Lisa gülüşlü, soğuk, esrarengiz bir sarışına aşık oluyor ama terk ediliyor. Bir süre sonra karizma yoksunu, çirkince bir esmerle tanışan Stewart, Hitchcock’un dahiyane zekasını kullanarak aynı oyuncuya, Kim Novak’a oynattığı bu sıradan kadını saçıyla, makyajıyla, kıyafetleriyle bir türlü aklından çıkaramadığı Madeleine’e dönüştürüyor. Ve bizzat yarattığı bu yeni ama sahte sarışını, sanki öteki kadınmış gibi tutkuyla öperek kendini kandırıyor.

Cinayetten sonra hayat dolu öpücükler (Postacı Kapıyı İki Kere Çalar)
Bu klasik film noir’da John Garfield’ın hırslı Cora’yla öpüşmesi büyük hadise olmuştu. Kadın dudaklarını tahminen kan kırmızısı bir rujla boyarken, az önce kocasını öldüren aşığına şöyle fısıldıyordu: “Eve döndüğümüzde, bizi öpücükler bekleyecek. Rüyalı öpücükler. Ölüm değil hayat dolu öpücükler.” Öpüşmelerini takiben iki el silah sesi duyuyor, adam kadından böyle kurtuluyordu.

Gülenay Börekçi, Habertürk


POPÜLER GALERİLER
gelinlik modelleri pudra
mac mbfwi pioneering designersi 10
lenzing ecovero mehtap elaidi mbfwi 01
korean beauty kore guzellik sirlari
new york fashion week 26
paris fashion week pudra 12
mac mbfwi pioneering designersi 10
oleg cassini collection 2117 2
EN YENİLER