@Pudra özel haberidir, izinsiz kullanılamaz. 23.02.2010

Çekim yasası nasıl uygulanır?

Çekim yasasına uyumlu yaşayarak istediğiniz hayata nasıl kavuşabilirsiniz?

Aşk hayatında mutluluğu yakalamak, sağlıklı olmak, daha fazla para, iyi bir kariyer sahibi olmak gibi isteklerimiz için çekim yasasını nasıl kullanabiliriz? “Ben şunu istiyorum” dediğimizde istediğimiz şeye sahip olabilir miyiz? Soruların yanıtlarını bireysel gelişim eğitimcisi Nil Gün veriyor…

Çekim yasası nasıl uygulanır?

Çekim yasası nedir?

Evrende her şey enerjiden oluşur. Çekim yasası; atomları, elektronları, gezegenleri bir arada tutan evrenin temel yasalarından biridir. Dolayısıyla her şey çekim yasasına tabidir. Aynı frekansta olan bir şeyin yine benzer frekansta olanla birlikte olması demektir bu. Çekim yasası kimseye bir şey vaat etmiyor. Kimlik, din, cinsiyet, renkle ilgilenmiyor; sadece frekansları tanıyor.

Çekim yasasını hayatımızda hangi alanlarda uygulayabiliriz?

İnansanız da inanmasanız da yer çekimi var ve işliyor. Biz, farkında bile olmadan işleyen bu çekim yasasını bilinçli olarak nasıl kendi yararımıza kullanabiliriz? Hayatımızı bilinçsiz olarak değil, bilinçli olarak şekilendirebiliriz.

Etrafımızda ne tür insanlar var, nasıl bir partnerle birlikteyiz; para, kariyer, sağlık durumumuz nasıl? Bunları şu anda biz çektik zaten hayatımıza. Yüzde yüz bizim eserimiz. Ama biz beğenmiyorsak manzarayı; kaderden, talihsizlikten şikayet ediyoruz.

Evrende değişik yasalar var. Bunlar madde-antimadde aleminde tıkır tıkır işliyor. Bizim yapmamız gereken, bu yasaların farkına varmak ve bu yasalara uyumlu yaşayarak istediğimiz hayatın realitesini oluşturmak.

Çekim yasasını nasıl uygulayabiliriz?

Çekim yasası mesleğimizi, dinimizi, rengimizi tanımaz; yaydığımız frekansa bakar. Bizim yaydığımız frekans, düşüncelerimizle oluşur. Olumlu düşünen insanların frekansı daha yüksek, olumsuz düşünenlerin daha düşüktür. Frekansımız, duygularımızla da oluşur. Mutlu, hayata olumlu bakan insanların enerjileri bir başka olur. Mutsuz, depresif, içine kapanık, kıskanç, kindar bir insanın enerjisi farklı olur. Bir de davranışlar insanın enerjisini belirler.

Zihindeki bilinçli inançlar da frekansın belirlenmesinde etkilidir. Çocukluktan beri “para kazanmak üçkağıtçıların işidir, zengin adam dürüst olmaz” türü telkinlere maruz kalmışsanız ve fakirlik içinde büyümüşseniz, daha fazla parayı kendinize layık görmüyorsunuzdur. Her ne kadar dilinizde daha çok para istediğiniz varsa da… Bilinçaltındaki inançlarımız da frekans oluşumunda etkilidir.

Yalnız çekim yasasını Alaattin’in lambası gibi düşünmemek gerekir. Hiçbir çaba göstermeden her şey olsun düşüncesi çok çocukça. Düşünce, davranış, duygu, bilinçli inançlar, bilinçaltı inançları, vermeyi bilmek, şükretmek ve en önemlisi affetmektir frekansımızı belirleyen.

Çekim yasasına göre isteklerimizin olması için düşünce şeklimizi nasıl değiştirmeliyiz?

Hayat bir oyun. Anne-babalık, ekonomik oyun, kariyer, sağlık oyunu, gençlik-güzellik oyunu var içinde. Bunları nasıl oyunuyorsunuz? Hayatın sadece bir alanına odaklanırsanız ve diğer alanları ihmal ederseniz, o hayatta denge olmaz. Önemli olan, tüm oyunlara eşit derecede enerji vermek, hayatı dengede yaşamaktır.

Bir önemli yasa da etki-tepki, sebep-sonuç yasasıdır. Ne düşünüyorsak bize bumerang gibi geri dönüyor. Siz her zaman iyi düşünüyor musunuz ki işlerinizin iyi gitmesini bekliyorsunuz? Bir tane pozitif düşünce varsa kafanızda, 99 tane de negatif oluyor.

Bir şeyi istediğimizi belirtmek, onun bizim hayatımızda olmadığını kabul etmektir. “Ben şunu istiyorum, bunu istemiyorum” diyoruz. Bir şeyi istemediğimizi söylemek, bilinçaltı olumsuz cümleleri algılayamadığı için, aslında “istiyorum” anlamına gelir. Yani “ben hastalık istemiyorum” dediğimizde bilinçaltı “ben hastalık istiyorum” şeklinde anlar.

Hayallerimizin gerçekleşmesi için sadece istemek yeterli mi?

Oturduğunuz yerden isteyerek hiçbir şey elde edemezsiniz. İsterken, evrene, “bu benim hayatımda yok” diye deklare ediyorsunuz. Ama istediğiniz şeyi aslında seçebilirsiniz, ona doğru adım atabilirsiniz. Sır, bilmekte. Ben eşimle sevgili olarak ilk karşılaştığımda onun hayatımı birlikte geçireceğim insan olduğunu yüzde yüz biliyordum. Hayatınızda kariyer, aşk gibi konularda bu yoğunlukta biliyorsanız bir şeyi, o muhakkak gerçekleşir.

İstediğinizi söylediğiniz şeye öncelikle siz kendinizi layık görüyor musunuz? Yeterince arzuyla isterseniz onu elde edersiniz. Egodan mı, yoksa yürekten mi istiyorsunuz; aradaki fark çok büyük.

Çekim yasası sayesinde aşk hayatımızda mutluluğu nasıl yakalarız?

Ne istediğimizi değil, gerçekten bilinçaltında neye ihtiyaç duyduğumuzu çekiyoruz hayatımızda. “Beni seven, bana iyi davranan, romantik bir beyaz atlı prens gelsin” diyorsunuz. Ama gele gele babanıza benzer biri geliyor hayatınıza. Çünkü çocukluğunuz boyunca annenizle babanızı kavga ederken, babanızı annenize şiddet uygularken görmüşsünüz. Kafanızda “annemle babam birbirini sevmeli” düşüncesi var. Çünkü onlarn birbirini sevmesi, sizin çocuk olarak güvenceniz demek. Onların biribirini sevmediğini kabul etmek yerine, bilinçaltında “sevgi eşittir şiddet görmek” görüntüsü yer alır. Sonra “ben sevgi istiyorum” dediğinizde, hayatınıza size şiddet gösteren birini çekersiniz.

“Bana iyi davransın, beni sevsin” diyor herkes. İyi de, sizin hayal ettiğiniz sevgilinin de sizi seçebilmesi lazım. Yani soru şu: Ben karşı cins olsaydım, beni partner olarak seçer miydim? Önce kendi bilinç seviyemizi yükseltmemiz gerekir. Çünkü herkes daima layığını bulur.

Çekim yasasıyla nasıl zengin olabiliriz?

Piyangodan para çıkmış insanlar arasında dünya çapında araştırma yapmışlar. Bu insanların yüzde 96’sının iki yıl içinde eskisinden daha fakir hale geldikleri ortaya çıkmış. Geri kalan yüzde 4 de emekleriyle para kazanan insanlar. Bugün dünyadaki tüm para 6 milyar insana eşit dağıtılsaydı iki yıl içinde zengin yine zengin, fakir yine fakir olurdu.

Para bir enerjidir. Enerji değiş tokuşudur. Elinizdeki parayı kaybetmemeyeyim diye sımsıkı tuttuğunuzda, kapalı ele yeni bir şey konulamaz. Kendini paraya layık gören insan; cimri ve savurgan olmaz; hem tutumlu hem cömert olur. Kendini paraya layık gören, başkalarının parasını kıskanmaz. Bilinçaltında “para kötüdür, zenginler kötüdür” gibi görüntülerin olmaması lazım. Para konusunda kendini neye layık görüyorsanız, onu çekiyorsunuz. Piyangodan para çıkacak hayaliyle yaşıyorsanız, evrene verdiğiniz mesaj şu: Bende para yok, para sahibi olmak için de emek sarf etmek niyetinde değilim.

Çekim yasasıyla nasıl daha sağlıklı olabiliriz?

Sağlık, insanın doğal halidir. Neden sağlıksızız? Sürekli olumsuz düşünceler, olumsuz inançlar, yanlış beslenme ve en önemlisi genetik olarak ailedeki hastalıkların sizde de mutlaka olacağı inançları. Her şeyin yasası olduğu gibi sağlığın da yasaları var. Bütün gün börek yiyerek, televizyon karşısında yatarak sağlıklı olamazsınız. Beden hareketi, canlılığı sever. Her hastalık, en temeline gittiğinizde, sağlıksız düşüncelerin ürünüdür. Sağlıksız düşünceler stres yaratır. Her hastalığın başında stres vardır zaten. “Ben hasta olmak istemiyorum” yerine, “ben sağlıklı olmayı seçiyorum” demelisiniz. “Ailemde şu hastalık olabilir, ama ben sağlıklı seçimler yapıyorum” diye kendinize dikkat ederek sağlığı yaratabilirsiniz.

Çekim yasası ile endişelerimizden kurtulabilir miyiz?

Endişe, geleceğe ait bir kavramdır. Gelecek yok ki şu anda, şimdi var! Ya geçmişin suçluluk duygusu, pişmanlıklarıyla ya da gelecek endişeleriyle yaşıyoruz. Ama ‘an’da yaşamayı bildiğinizde, ‘an’ın hazzına vardığınızda, olanı olduğu gibi kabul ettiğinde, zaten huzurlu olursunuz. Sorun, insanların olanı olduğu gibi kabul etmek yerine, kendilerince olması gerektiği gibi değiştirmeye çalışmaları.

Çekim yasasıyla nasıl mutlu olabilirim?

Bir kere hiçbir şey dilememelisiniz. Vermeyi ve şükran duymayı bilmelisiniz. Biz hep talep ediyoruz. “Tanrım bana şunu ver” demek yerine, “Tanrım daha iyi hizmet verebilmem için beni kullan” demeliyiz. Almaya odaklı, bencilce bir hayatla mutlu olmak mümkün değil!

Hayat vermek ve verilmek üzerine kurulu; vermek ve almak değil! Ama beklentiyle vermek değil; cömert bir ruhla, beklentisiz, vermenin hazzını yaşayarak vermek. Almanın hazzını herkes biliyor. Ama vermenin hazzı daha fazla doyum sağlıyor. Sahip olduklarınıza şükran duymak yerine sahip olmadıklarınıza odaklanıp şikayet ederseniz, mutsuz olmaya davetiye çıkarırsınız. Ve affetmeyi bilmek çok önemli!


POPÜLER GALERİLER
gelinlik modelleri pudra
mac mbfwi pioneering designersi 10
lenzing ecovero mehtap elaidi mbfwi 01
korean beauty kore guzellik sirlari
new york fashion week 26
paris fashion week pudra 12
mac mbfwi pioneering designersi 10
oleg cassini collection 2117 2
EN YENİLER