Pudra.com 11.04.2011

Sevgi niçin çok acı verir?

Osho'ya göre sevgi dahil olmaktır; o teslimiyettir. O anlık değildir. Bir kez köklendiğinde o sonsuza kadar kalabilir. O hayat boyu süren bir dahil olmadır.

OSHO'nun sevgi neden çok acı verir? sorusuna cevap verev yazısı:

Sevgi niçin çok acı verir?

Sevgi acı verir çünkü o saadet için yol açar. Sevgi acı verir çünkü o dönüştürür, sevgi mutasyondur. Her dönüşüm acı verici olacaktır çünkü eski yeni uğruna terk edilmek zorundadır. Eski tanıdıktır, güvenlidir, güvencelidir, yeni olan kesinlikle bilinmezdir. Hiç yelken açılmamış okyanuslara doğru hareket etmek durumundasın. Yeni olanla zihnini kullanamazsın; eski olanla zihin beceriklidir. Zihin sadece eski olanla işleyebilir; bütünüyle kullanışsızdır.

Bu yüzden korku yükselir ve eskiyi, konforlu olanı, güvenli dünyayı, rahatlığın dünyasını terk ederken korku yükselir. Bu çocuğun annesinin rahminden çıkarken hissettiği acının aynısıdır. Bu kuşun yumurtadan çıkarkenki acının aynısıdır. Bu kuşun ilk kez kanatlanmaya çalıştığı zaman hissedeceği korkunun aynısıdır. Bilinmeyen korkusu ve bilinenin güvenlik duygusu, bilinmeyenin güvensizliği, bilinmeyenin tahmin edilemezliği kişiyi son derece korkutur.

Ve dönüşüm bir kendin olmama haline olacağı için ıstırap çok derindir. Ancak sen ıstırabın içinden geçmeden mutluluktan kendini kaybedemezsin. Şayet altın saflaştırılacaksa ateşten geçmek zorundadır.

Sevgi ateştir. Sevginin acısı yüzünden milyonlarca insan sevgisiz bir hayat yaşar. Onlar da acı çeker ve onların acısı boşunadır. Sevginin içinde acı çekmek boşuna acı çekmek değildir. Sevgide acı çekmek yaratıcıdır; o seni daha yüksek bilinç düzeylerine çıkarır. Sevgi olmadan acı çekmek bütünüyle bir kayıptır; o seni hiçbir yere götürmez. O seni aynı kısırdöngünün içinde tutar.

Sevgisi olmayan bir insan narsistir, o kapalıdır. O sadece kendini bilir. Ve o diğerini tanımadan kendini ne kadar tanıyabilir? Çünkü diğeri bir ayna gibi iş görür. Diğerini tanımadan asla kendini tanıyamazsın. Sevgi kendini tanımak için de çok hayatidir. Diğerini derin bir sevgiyle, yoğun bir tutkuyla, sonsuz bir keyifle tanımayan kişi kim olduğunu bilemeyecektir çünkü o, kendi yansımasını göreceği aynaya sahip olamayacaktır.

İlişki bir aynadır ve sevgi ne kadar safsa, sevgi ne kadar yüksekse ayna o kadar temiz olacaktır. Ancak daha yüksek sevgi senin açık olmanı gerektirir. Daha yüksek sevgi senin kırılgan olmanı gerektirir. Zırhını bırakmak zorundasın. Bu acı verir. Sürekli olarak savunmada olmamalısın. Hesapçı zihnini bırakmak zorundasın. Riske girmek zorundasın. Tehlikeli bir şekilde yaşamak zorundasın. Diğeri seni incitebilir; kırılgan olmakla ilgili korku budur. Diğeri seni reddedebilir; âşık olmaktaki korku budur.

Diğerinde bulacağın kendi yansıman çirkin olabilir; sıkıntı budur. Aynadan uzak dur. Ancak aynadan uzak durarak güzelleşmeyeceksin. Durumdan kaçınarak gelişemeyeceksin. Meydan okuma kabul edilmek zorundadır.

Kişi sevginin içine girmek zorundadır. Bu Tanrı'ya doğru ilk adımdır ve o aradan çıkartılamaz. Sevgi basamağını aradan çıkarmaya çalışanlar Tanrı'ya ulaşamayacaktır. Bu mutlaka gereklidir çünkü bütünlüğünün farkına sadece diğerinin varlığı tarafından kışkırtıldığında, mevcudiyetini diğerinin mevcudiyeti ile zenginleştirdiğinde, sen kendi narsis, kapalı dünyanın dışına açık gökyüzüne çıkarıldığında farkına varırsın.

Sevgi açık bir gökyüzüdür. Sevmek kanatlanmaktır. Ancak sınırsız gökyüzü mutlaka korku yaratır.

Ve egoyu bırakmak çok acıdır, bize egoyu yetiştirmemiz öğretilmiştir. Egonun bizim yegâne hazinemiz olduğunu zannederiz. Biz onu korumaktayız, biz onu süslemekteyiz, biz onu sürekli olarak parlatmaktayız ve sevgi kapıyı çaldığında, sevginin içine girmek için yapılması gereken tek şey, egoyu bir kenara bırakmaktır. Kesinlikle acı verir. Bu senin tüm yaşamının işidir, bu senin yarattığın her şeydir: Bu çirkin ego, "Ben varoluştan ayrıyım" çirkin fikri.

Bu fikir çirkindir çünkü o gerçek değildir. Bu fikir hayal mahsulüdür, ancak var olan toplumumuz her bireyin bir mevcudiyet değil bir kişilik olduğu fikri üzerine kurulmuştur.

Hakikat şudur ki dünyada hiçbir kişi yoktur; sadece mevcudiyet vardır. Sen yoksun: Bir ego olarak, bütünden ayrı olarak. Sen bütünün parçasısın. Bütün senin içine nüfuz eder, bütün senin içinde nefes alır, içinde nabız atar, bütün senin hayatındır.

Sevgi sana egon olmayan bir şeyle uyumlu olmanın ilk tecrübesini sağlar. Sevgi sana hiçbir zaman senin egonun bir parçası olmamış birisi ile ahenk içinde olma dersini verir. Şayet bir kadınla ahenk içinde olabilirsen, bir arkadaşla, bir insanla ahenk içinde olabilirsen, çocuğunla yahut annenle ahenk içinde olabilirsen niçin tüm insan evlatlarıyla ahenk içinde olamayasın? Ve şayet tek bir kişiyle ahenk içinde olmak böylesine keyif veriyorsa tüm insanlarla ahenk içinde olmanın sonucu ne olacaktır? Ve şayet sen tüm insanlarla ahenk içinde olabilirsen niçin hayvanlarla, kuşlarla ve ağaçlarla ahenk içinde olmayasın? O zaman bir adım diğerine yol açar. Sevgi bir merdivendir. O bir kişi ile başlar ve bütünlükle son bulur. Sevgi başlangıçtır. Tanrı sondur. Sevgiden korkmak, sevginin geliştiren korkusundan korkmak, karanlık bir hücrenin içinde kapalı kalmaktır.

Modern insan karanlık bir hücrede yaşıyor, o narsistir. Narsisizm modern zihnin en büyük takıntısıdır. Ve o zaman problemler, anlamsız problemler vardır. Yaratıcı olan problemler vardır çünkü onlar seni daha yüksek farkındalığa götürür. Seni hiçbir yere götürmeyen problemler vardır; onlar seni basitçe kösteklerler. Onlar seni basitçe eski pisliğinin içinde tutar.

Sevgi sorun yaratır. Bu problemlerden sevgiden kaçarak kurtulamazsın. Ancak bunlar son derece hayati sorunlardır. Onlarla yüzleşmek, karşılaşmak zorundasın; onlar yaşanmak zorundadır ve onların içinden ve ötesine geçmek gerekir. Ve ötesine geçmek için yol içindendir. Sevgi yapılmaya değer yegâne şeydir. Onun dışındaki her şey ikincildir. Şayet sevgiye yardımcı olursa iyidir. Ve diğer tüm şeyler bir araçtır, sevgi amaçtır. Bu yüzden acı ne olursa olsun sevginin içine gir.

Şayet pek çok insanın karar vermiş olduğu gibi sevginin içine girmezsen kendine takılı kalırsın. O zaman senin hayatın kutsal bir yolculuk değildir, o zaman senin hayatın okyanusa akan bir nehir değildir, senin hayatın kirli, durgun bir havuzdur. Ve kısa süre sonra pislik ve çamur dışında bir şey olmayacak. Temiz tutmak için kişinin akmaya devam etmesi gerekir. Bir nehir temiz kalır çünkü o akmaya devam eder. Akış sürekli olarak bakire kalma işlemidir.

Bir sevgili bir bakire olarak kalır. Her sevgili bir bakiredir. Sevmeyen insanlar bakire kalamaz; onlar hareketsiz, durgun kalır; er ya da geç —ve geç olmasından çok, erkenden— kokmaya başlarlar çünkü onların gidecek bir yerleri yoktur. Onların hayatı ölüdür.

Modern insanın kendisini bulduğu yer budur ve bunun yüzünden her çeşit nevroz, her türden delilik yaygınlaşmıştır. Psikolojik hastalık salgın boyutlarına ulaşmıştır. Artık olan şey birkaç bireyin psikolojik olarak hasta olması değildir; gerçek şudur ki tüm yeryüzü bir tımarhaneye dönüşmüştür. İnsanlığın tümü bir tür nevrozdan muzdariptir.

Ve bu nevroz senin narsisçe durgunluğundan kaynaklanıyor. Herkes kendi ayrı özü olduğu yanılsamasına takılıp kalmıştır; o zaman insanlar delirirler. Ve bu delilik anlamsızdır, yaratıcı değildir, üretken değildir. Yahut insanlar intihar etmeye başlarlar. Bu intiharlar da aynı zamanda üretken, yaratıcı değildir.

Zehir alarak ya da uçurumdan atlayarak yahut kendini vurarak intihar etmeyebilirsin. Fakat çok yavaş bir süreç içinde intihar edebilirsin ve olan şey de budur. Çok az insan ansızın intihar eder. Diğerleri yavaş bir intihara karar vermiştir; düzenli, yavaş yavaş ölürler. Ancak intihara meyilli olmak neredeyse evrensel bir hal almıştır.

Bu yaşamak değildir ve sebep, kökteki sebep bizim sevginin dilini unutmuş olmamızdır. Biz artık sevgi denen maceraya atılmak için yeterince cesur değiliz.

Bu nedenle insanlar seksle ilgilenirler çünkü seks riskli değildir. O anlıktır, dahil olmazsın. Sevgi dahil olmaktır; o teslimiyettir. O anlık değildir. Bir kez köklendiğinde o sonsuza kadar kalabilir. O hayat boyu süren bir dahil olmadır. Sevginin yakınlığa ihtiyacı vardır ve sen sadece yakın olduğunda diğeri bir aynaya dönüşür. Bir erkek ya da kadınla cinsel olarak buluştuğunda, buluşmuş dahi sayılmazsın; aslında diğer insanın ruhundan kaçmışsındır. Sadece bedeni kullandın ve kaçtın ve diğeri de senin bedenini kullandı ve kaçtı. Asla birbirinizin orijinal yüzünü açığa vuracak kadar yakın olmadınız.

Sevgi en büyük Zen koan'ıdır.

O acı verir ama ondan kaçma. Ondan kaçarsan, en büyük gelişme fırsatından kaçmışsındır. Onun içine gir, sevginin ıstırabını yaşa çünkü ıstırap aracılığıyla muazzam bir mutluluk gelir. Evet ıstırap vardır ama ıstıraptan büyük mutluluk doğar. Evet bir ego olarak ölmen gerekecek ama şayet ego olarak ölebilirsen bir Tanrı olarak, bir Buda olarak doğacaksın. Ve sevgi sana Tao'nun, Tasavvufun, Zen'in ucundan ilk defa tadına baktırır. Sevgi sana Tanrı'nın olduğunun, hayatın anlamsız olmadığının ilk kanıtını verir.

Hayatın anlamsız olduğunu söyleyen insanlar henüz sevgiyi tanımamış olanlardır. Söyledikleri tüm şey hayatlarının sevgiyi ıskaladığıdır.

Bırak acı olsun, bırak ıstırap olsun. Karanlık geceden geç ve güzel bir gündoğumuna erişeceksin. Sadece karanlık gecenin rahminde güneş gelişir. Sadece karanlık gece vasıtasıyla sabah gelir.

Benim buradaki tek yaklaşımım sevgidir. Ben sadece sevgi ve sadece sevgi öğretiyorum ve başka hiçbir şey öğretmiyorum. Tanrı'yı unutabilirsin; bu sadece boş bir sözcüktür, ibadetleri unutabilirsin çünkü onlar sadece sana başkaları tarafından dayatılmış olan ayinlerdir. Sevgi hiç kimse tarafından dayatılmamış olan doğal ibadettir. Sen onunla doğarsın.

Sevgi hakiki Tanrı'dır; din bilginlerinin Tanrı'sı değil; Buda'nın, İsa'nın, Muhammed'in Sufilerin Tanrı'sıdır. Sevgi seni ayrı bir birey olarak öldürmek için tariqa'dır, bir yöntemdir ve senin sonsuz olmana yardım eder.

Bir damla olarak yok ol ve bir okyanus ol ama sevgi kapısından geçmek zorunda kalacaksın.

Ve kesinlikle kişi bir damla gibi kaybolmaya başladığında ve kişi uzun süre bir damla olarak yaşamışken bu acı verir çünkü kişi, "Ben buyum ve şimdi bu gidiyor. Ölüyorum" zanneder. Sen ölmüyorsun ama bir hayal ölüyor. Sen hayalle özdeşleşmiştin, doğru ama hayal hâlâ bir hayaldir. Ve sadece hayal gittiğinde sen kim olduğunu görebileceksin. Ve bunun açığa çıkması seni neşenin, saadetin, kutlamanın nihai zirvesine götürür.

OSHO

Pudra.com notu:
OSHO hakkında daha fazla bilgi için Oshoturk blogunu takip edebilirsiniz.
OSHO kitaplarının tam listesini görmek ve en çok okunan OSHO Kitaplarını %40 indirimle satın almak için www.ganj.com.tr adresine tıklayabilirsiniz.


POPÜLER GALERİLER
gelinlik modelleri pudra
mac mbfwi pioneering designersi 10
lenzing ecovero mehtap elaidi mbfwi 01
korean beauty kore guzellik sirlari
new york fashion week 26
paris fashion week pudra 12
mac mbfwi pioneering designersi 10
oleg cassini collection 2117 2
EN YENİLER